Diş Hekimi Dr. Serap Moroğlu Özdama / / Ağız - Diş ve Cerrahisi Uzmanı

İmplant Tedavisine Yolculuk

Diş kayıpları estetik görünüm kadar çiğneme fonksiyonunu da olumsuz etkileyebilir. Günümüzde bu soruna en kalıcı ve konforlu çözüm: diş implantı tedavisi.Titanyumdan üretilen implantlar, çene kemiğine yerleştirilen yapay köklerdir. Üzerine yapılan sabit protezlerle doğal diş görünümü ve işlevi sağlanır.Kimler implant yaptırabilir? Süreç nasıl ilerler? Ağrılı mıdır, ömür boyu kullanılır mı? Tüm bu soruların yanıtı, tedavi süreci ve dikkat edilmesi gerekenler yazımızda sizi bekliyor.

Gömülü 20 Yaş Diş Hakkında Merak Ettikleriniz

Ağzınızın en arka kısmında zaman zaman hissedilen ağrılar, çiğneme zorluğu ya da diş eti şişlikleri yaşıyor musunuz? Bu belirtiler, gömülü kalmış bir yirmi yaş dişine işaret edebilir.Gömülü dişler; çene yapısının darlığı, genetik yatkınlık ya da diş konum bozuklukları nedeniyle sürme zamanı geldiği hâlde çıkamayan dişlerdir. En sık rastlananı ise 20 yaş dişleridir.Tedavi edilmeyen gömülü dişler; enfeksiyon, çürük, kist oluşumu ve komşu dişlerde zarar gibi pek çok probleme yol açabilir.Ne zaman çekilmeli, nasıl tedavi edilir, operasyon sonrası nelere dikkat edilmeli?

Diş ve kalp sağlığı

Ağız ve diş sağlığının yalnızca estetik değil, kalp sağlığıyla doğrudan bağlantılı olduğunu biliyor muydunuz? Ağız-Diş ve Çene Cerrahisi Uzmanı Dr. Serap Özdamar, çürükler ve diş eti hastalıklarının kalbe ulaşarak infektif endokardit gibi hayati enfeksiyonlara yol açabileceğini vurguluyor. Özellikle doğumsal kalp hastalığı, kalp kapak sorunu veya kalp pili olan bireyler için düzenli ağız bakımı çok daha kritik. Bilimsel araştırmalar, diş eti iltihaplarının kalp krizi ve damar tıkanıklığı riskini artırabileceğini gösteriyor. Fokal enfeksiyonlar ise sinsice ilerleyip bağışıklık zayıflığında ciddi komplikasyonlar yaratabiliyor. Çözüm aslında basit: düzenli fırçalama, diş ipi ve hekim kontrolleri. Erken teşhis sayesinde hem kalbinizi hem de dişlerinizi korumanız mümkün.

Çene Eklemi Rahatsızlıkları

Çene eklemi (TME) bozuklukları, çoğu zaman fark edilmeyen ama yaşam kalitesini ciddi şekilde etkileyebilen bir problemdir. Kulağın önünde yer alan bu eklem, konuşma ve çiğneme gibi temel işlevlerimizi sağlar. TME sorunları; çene ağrısı, ağız açıklığında kısıtlılık, çene kilitlenmesi ve baş-kulak ağrılarıyla kendini gösterebilir. En yaygın nedenler arasında diş sıkma (bruksizm), stres, travmalar ve eklem diskindeki bozukluklar bulunur. Tedavi sürecinde en etkili yöntemlerden biri kişiye özel hazırlanan oklüzal splinttir. Gerekirse eklem yıkama (artrosentez) veya cerrahi müdahaleler de uygulanabilir. Botoks ise bu rahatsızlık için uygun bir çözüm değildir. Erken teşhis ve doğru tedavi ile çene eklemi ağrılarından kurtulmak mümkündür.

BRUKSİZM

Bruksizm, yani diş gıcırdatma ve sıkma, çoğunlukla uyku sırasında farkında olmadan gelişen ve çiğneme kaslarının kontrolsüz hareketlerinden kaynaklanan bir rahatsızlıktır. Dr. Serap Özdamar’a göre en önemli nedeni stres ve anksiyetedir; çocuklarda da görülebilir ancak çoğu zaman geçici olur. Dişlerde aşınma, çatlak, hassasiyet, sabah yorgunluğu ve çene ağrısı en sık görülen belirtilerdir. Tedavi edilmediğinde diş kayıpları, çene kilitlenmesi ve ciddi eklem sorunlarına yol açabilir. REM uykusu döneminde daha şiddetli seyreder, bu nedenle uyku düzeni tedavide önemli rol oynar. Çözüm için stres kontrolü, dişsel tedaviler ve kişiye özel sert oklüzal splintler en etkili yöntemlerdir. Botoks uygulamaları ise kalıcı bir çözüm değildir ve dikkatle değerlendirilmelidir. Erken teşhis, hem ağız sağlığı hem de yaşam kalitesi için kritik öneme sahiptir.

Emax ve Zirkonyum Kaplamalar Arasındaki Farklar

Estetik diş kaplaması yaptırmayı düşünenlerin en çok merak ettiği soru, Emax mı yoksa Zirkonyum mu tercih edilmeli? Dr. Serap Özdamar’a göre her iki malzeme de modern diş hekimliğinde güçlü çözümler sunuyor ancak kullanım alanları farklı. Emax kaplamalar, ışık geçirgenliği sayesinde doğal dişe en yakın estetiği sağlarken, özellikle ön dişlerde tercih ediliyor. Zirkonyum ise yüksek dayanıklılığı ve diş eti uyumuyla hem ön hem arka dişlerde uzun ömürlü bir çözüm sunuyor. Seçim; diş yapısı, estetik beklenti ve hekimin planlamasına göre yapılmalı. Estetik önceliğiniz varsa Emax, dayanıklılık arıyorsanız Zirkonyum öne çıkıyor. Her iki kaplamanın da metal içermemesi, biyouyumlu olması ve uzun yıllar sorunsuz kullanılabilmesi önemli avantajlar arasında. Ancak uzmanların vurguladığı en kritik nokta, kaplamadan önce diş ve diş eti sağlığının tam olarak korunmasıdır.

Pembe Estetik Nedir

Pembe estetik, sadece dişlerin değil, diş etlerinin de sağlıklı ve estetik görünmesini hedefleyen bir diş hekimliği yaklaşımıdır. Dr. Serap Özdamar’a göre sağlıklı, simetrik ve pembe diş etleri olmadan kusursuz bir gülüş mümkün değildir. Gingivitis ve periodontitis gibi dişeti hastalıklarının tedavisinde uygulanan yöntemler, estetik görünüm kadar ağız sağlığı için de kritik rol oynar. Diş eti çekilmeleri hem estetik hem de fonksiyonel sorunlara yol açabilir; bu durumda doku grefti veya cerrahi müdahaleler uygulanabilir. Gülümserken dişetlerinin fazla görünmesiyle ortaya çıkan “gummy smile” sorununda ise gingivektomi veya botoks etkili çözümler sunar. Pembe estetik; gingivektomi, kron boyu uzatma, greftleme ve botoks gibi farklı tekniklerle kişiye özel planlanır. İşlemler lokal anestezi altında ağrısız yapılır ve genellikle 14–21 gün içinde iyileşme sağlanır. Düzenli kontroller, doğru ağız hijyeni ve koruyucu hekimlik, estetik sonuçların kalıcılığı için büyük önem taşır.

Diş Çekimi Sonrası Kanama

Diş çekimi sonrası kanamalar her zaman dikkatle takip edilmelidir. Toprak’ın kaybı sonrası açıklama yapan Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi Uzmanı Dr. Serap Özdamar, sağlıklı bireylerde kanamanın durdurulabildiğini ancak pıhtılaşma bozukluğu veya ilaç kullanımı olan hastalarda risklerin arttığını vurguladı. İlk 24 saatte tampon ve basınç uygulamanın, tükürme ve çalkalamadan kaçınmanın pıhtıyı korumak için hayati önem taşıdığını belirten Özdamar, özellikle sigara kullanımının kanamayı tetikleyebileceğini ifade etti. Ayrıca, hastaların tıbbi geçmişlerini ve kullandıkları ilaçları hekimleriyle eksiksiz paylaşmaları gerektiğini, bu bilgilerin komplikasyonları önlemede kritik rol oynadığını söyledi.